“Sorgulamadan kutsadığın her kimlik, bir gün seni hakikatten koparır.”
Bir zamanlar, bir imparatorluk yıkılıyordu. Yusuf Akçura, enkaz altından üç çıkış kapısı gösterdi: Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük. Tarihi cesaretle okudu. Ama zaman, sadece cesareti değil, esnekliği de sınar. Bugün aynı kavşağın benzer bir yerindeyiz. Kimlikler yine yükseliyor, kamplaşmalar derinleşiyor, ötekileştirme norm hâline geliyor. Ama artık yeni bir çıkış yolu lazım:Kimlik üzerinden değil, değer üzerinden bir siyaset.
Kimlik Nedir, Değer Ne Değildir?
Kimlik, doğuştan gelir. Aidiyettir. Kimi zaman bir dil, kimi zaman bir soy, kimi zaman bir inançtır. Ama değer, seçilendir. İnşa edilendir. Herkese açık, herkesi kapsayan ahlaki ve zihinsel bir yoldur.
“Kimlik bizi ayırabilir, ama değer bizi birleştirir.”
Kimliği merkeze koyan siyaset, önce “biz” ve “onlar” yaratır. Sonra korku üretir. Sonra güç yığar ve sonunda bir kutuplaşma cehennemi inşa eder. Oysa değer merkezli siyaset:
• Adaleti herkes için ister,
• Üretimi herkese yayar,
• Eğitimi her zihin için erişilebilir kılar.
“Kimlik doğurur, değer olgunlaştırır.”
Çağın Yeni Savaşı: Algı Değil Ahlak Üzerinden Verilecek
Bu çağda ne tanklar konuşacak ne bayraklar. Artık algoritmalar, kültürel hegemonya ve ahlaki üstünlük savaşları yaşanacak. Orada kimlik tek başına bir silah değil. Ama değer; hem kalkan, hem zırh, hem de yol haritası olabilir.
• Bilgi bir değer…
• Adalet bir değer…
• Liyakat, şeffaflık, vicdan, emek, üretim… hepsi birer milli kalkınma aracıdır.
“Bugünün süper gücü, değerli insan yetiştirme yeteneğidir.”
Neden Kimlik Yetmiyor?
Çünkü kimlik, bir zaman sonra benim olan kutsal hâline gelir ve her kutsallaşan şey, tartışmaya kapanır.Tartışmaya kapanan her şey belli bir süre sonra gelişmeye de kapatır kendini…
Bugün, soyla, mezheple, kavimle, doğumla kutsanan siyaset biçimleri;gerçekten hak edenlerin değil, en çok bağıranların egemenliğine dönüşüyor.
“Siyaset kimliğe değil, liyakate yaslanmadıkça millet ilerleyemez.”
Nasıl Bir Değer Merkezli Siyaset?
1. Etnik ya da dini ayrım değil, toplumsal fayda hedeflenmeli.
2. Siyasi liderler kimlik kartı değil, erdem kartı taşımalı.
3. Kutsal olan vatansa; onu ancak adalet, üretim ve şeffaflık büyütür.
4. Herkesin eşit fırsatlara erişebildiği bir sistem kurulmalı.
“Kimi sevdiğimize göre değil, neyi savunduğumuza göre bir araya gelmeliyiz.”
Kimliğe Saygı, Değere Vefa
Elbette kimliğe saygı duyalım. Ama onu devlet aklının merkezi yapmayalım. Çünkü:
• Kimliği siyasetle kutsarsan, eleştiriye kapatırsın.
• Kimliği ideolojileştirirsen, diğer tüm kimlikleri düşmanlaştırırsın.
• Kimliği devlet politikasına dönüştürürsen, liyakati gömersin.
“Kimlik bir gerçektir, ama kutsal değildir. Değer ise hem gerçektir, hem gelecektir.”
Sonuç: Yeni Tarz-ı Siyaset
Akçura’nın çağında üç yol vardı. Bugün bir dördüncü yol lazım bize: Değer merkezli bir devlet aklı. Etnik, mezhebi, sınıfsal ayrım yerine;
• Adalet,
• Bilim,
• Üretim,
• Eğitim,
• Ahlak üzerine kurulmuş bir siyaset.
“Kim olduğumuzla değil, neyi savunduğumuzla tanınacağımız bir gelecek inşa etmek zorundayız.”
Son Söz
Yarının Türkiye’si, kimliklerin çarpıştığı değil, değerlerin yarıştığı bir ülke olmalı. Kimin hangi kavimden, hangi mezhepten olduğuna değil, kimin ne ürettiğine, ne savunduğuna, neye inandığına bakmalıyız.
Yusuf Akçura’nın mirasını selamlıyoruz. Ama bu çağda onun kalemiyle değil, onun cesaretiyle yeni bir fikir yazmalıyız.
“Kökümüz kimlikte, yönümüz değerde olsun. Çünkü gelecek, kimliği olanların değil; değeri olanların olacak.”
Gürkan KARAÇAM
#teslimolmuyoruz #süpergüçtürkiye

Otto Man için bir cevap yazın Cevabı iptal et