Düşünen insan, baştan anlaşalım… Bu satırlarım “bilgi vermek” için değil. Bu yazım, “bazı şeyleri artık görmezden gelemeyecek hale gelmen” için de değil. O yüzden rahat okuma. Hatta mümkünse biraz rahatsız ol. Çünkü istihbarat dünyasında en büyük yanılgı şudur: Tehlikenin karşıdan geleceğini sanmak. Oysa gerçek tehlike çoğu zaman yanında yürür, seninle aynı masaya oturur, aynı cümleleri kurar, hatta sen konuşurken başını onaylar gibi sallar. Ama sana asla resmin tamamını göstermez. Şimdi soralım. Yanında yürüyen biri sana neyi gösterir neyi göstermez? Neyi saklar? Neyi özellikle eksik bırakır? Ve daha önemlisi: Sana neyi düşünme fırsatı bile vermez?
Bak düşünen insan… Müttefik istihbaratı denilen şey, anlatıldığı gibi “ortak tehditlere karşı iş birliği” falan değildir. O tanım broşür içindir. Gerçek tanım şudur:
Müttefik istihbaratı; iki ya da daha fazla devletin, aynı tehdit söylemi altında birbirlerinin karar alma sınırlarını, refleks hızlarını, siyasi cesaret eşiğini ve toplumsal dayanma kapasitesini sessizce ölçtüğü ileri seviye bir stratejik test alanıdır.
Bu bir bilgi paylaşımı değildir. Bu bir bilgiyle terbiye etme sanatıdır. Soruyorum sana düşünen insan: Bir müttefik neden sana “her şeyi” anlatsın? Anlatıyorsa, seni hangi yöne doğru itmek istiyordur? Anlatmıyorsa, hangi seçeneği senin önünden çekip alıyordur? Çünkü istihbaratta asıl güç, söylediğin şeylerde değil; söylemediğin boşluklarda saklıdır.
Müttefik sana bilgi vermez; sana çerçeve verir. O çerçevenin dışına çıktığında ise yalnız kalırsın. Bir kriz düşün. Aynı ittifak, aynı masa, aynı tehdit algısı… Ama bilgi akışı farklı hızlarda geliyor. Bazısına anında, bazısına geç, bazısına eksik.
Neden?
Çünkü o an ölçülen şey şudur: Kim panikler? Kim bekler? Kim iç kamuoyuna oynar? Kim bedel ödemeye hazırdır, kim bedeli başkasına ödetmek ister? İşte o anda, müttefik istihbaratı rapor yazmaz. Karakter yazar.
Bak burası önemli düşünen insan. Tatbikatlar, ortak operasyonlar, koordinasyon merkezleri… Bunların hiçbiri sadece düşmana mesaj değildir. Asıl mesaj müttefiklere gider. Kim inisiyatif alıyor? Kim emir bekliyor? Kim sahada risk alıyor, kim diplomatik cümlelerin arkasına saklanıyor? Ve sonra görünmeyen bir deftere şu not düşülür:
“Bu aktör kriz büyüdüğünde geri çekilir.” “Bu aktör yalnız kalmaktan korkar.”. “Bu aktör, kamuoyu baskısına dayanamaz.”
Ve düşünen insan sen bu defteri asla göremezsin. Ama bütün planlar o deftere göre yapılır.
Şimdi daha can alıcı bir soru sorayım sana: Müttefikler neden bazı krizleri çözümsüz bırakır? Çünkü çözüm, bazen ölçümden daha değersizdir. ÇÖZÜMSÜZLÜK; sabır ölçer, sadakat ölçer, itaat ölçer, yalnız kalma korkusunu ölçer ve günün sonunda şunu fark edersin düşünen insan: Sen bir savaşa değil, bir tercihsizliğe sürüklenmişsindir. İşte müttefik istihbaratının zirvesi burasıdır. Sana “şunu yap” demez. Sana başka seçenek bırakmaz. Anlayacağın düşman seni karşıdan tehdit eder. Müttefik ise yanında yürüyerek yönlendirir. Ve tarih şunu defalarca kanıtlamıştır: Devletler düşman darbeleriyle değil, müttefiklik konforu içinde uyuşturularak düşer.
Şimdi yazıyı burada bitirelim düşünen insan ama senin zihninde bir soru kalsın: Yanında yürüyen, sana bugün neyi gösteriyor neyi göstermiyor?
Gürkan KARAÇAM
#müttefik #ittifak #istihbarat #zeka

Yorum bırakın