Hakikat İnşa Edilmez, Çerçevelenir…

Zeki insan, bu satırlarım bir uyarı yazısı değil. Bir teşhir metni hiç değil. Bu , “kim suçlu?” diye bağıranlar için asla değil. Satırlarım , “güç artık nerede birikiyor?” sorusunu sessizce ama ısrarla soranlar için…

Başlayalım mı?

O zaman sıradanlığın kapısını kilitleyelim. Bir ülke neden askerî olarak güçlü olduğu hâlde karar almakta tereddüt eder? Bir toplum neden bilgiye hiç olmadığı kadar rahat ve hızlı erişebiliyorken, kanaate hiç olmadığı kadar teslim olur? Bir kavram neden bilimsel makalede masum, sokakta yönlendirici hâle gelir? Bir düşünce neden ilk çıktığında “akademik”, yayıldığında “doğal”, yerleştiğinde “kaçınılmaz” sayılır? Ve en kritik soru: Bir süreç ne zaman dış müdahale sayılmaz da “kendiliğinden gelişim” olarak okunur?

Burada ilk tanımı soğukkanlılıkla yapalım zeki insan: Modern istihbarat ve etki yapılanmaları, gizli olmaktan çok sistemiktir. Yani gizlenmezler; dağılırlar. Ayrıca bir merkezden sürekli emir almazlar; refleks üretirler. Hedef ülkelerde yapılanma, “giriş” ile başlamaz zeki insan. Çünkü giriş fark edilir. Yapılanma, uyum ile başlar.

Önce dil uyum sağlar. Sonra kelimeler sertliğini kaybeder ve netlik yerini belirsizliğe bırakır. Soru şudur: Bir kavram yumuşadığında, hakikat mi incelir yoksa direnç mi? AÇIKLAMA: Direnç, netlikten beslenir. Belirsizlik, yönlendirmeye alan açar. Sonra bilgi dolaşıma girer. Ama bu bilgi “yanlış” değildir. Aksine, büyük oranda doğrudur. Fakat eksiktir.

Zeki insan, eksik bilgi neden tehlikelidir biliyor musun? Çünkü yanlış bilgi reddedilir, eksik bilgi ise tam sanılır. Bir sonraki aşamada yerel üretim başlar. Yabancı merkezler görünmez. Yerel araştırmacılar, yerel gazeteciler, yerel kanaat önderleri konuşur. Bu noktada kritik soru şudur: Bir fikrin yerel olması, onu otomatik olarak bağımsız kılar mı? AÇIKLAMA: Bağımlılık, kimlikte değil; çerçevede gizlidir. Akademik alan burada kilit rol oynar. Çünkü akademi, meşruiyet üretir. Ama dikkat: Bu, akademiyi suçlamak değildir. Bu, akademinin nasıl kullanıldığını anlamaya çalışmaktır.

Söyle zeki insan; bir araştırma fonu ne zaman sadece fon olmaktan çıkar? Bir proje çağrısı ne zaman soru sormaz da cevap dayatır? Bir literatür ne zaman keşif alanı değil de, sınır çizgisi olur? İşte gizli servislerin “görünmez” dediğim alanı tam burasıdır. Ne yasa dışı, ne sansasyonel, ne de karanlık. Aksine: fazlasıyla düzenli, fazlasıyla meşru, fazlasıyla makul. Tuzak tam da buradadır zeki insan. Çünkü insan, en çok makul olana itiraz etmez.

Bir başka önemli mekanizma daha var: ZAMAN. Bugün tartışılan bir fikir, yarın kabul edilir, ertesi gün ise “zaten biliniyordu” denir. Soru şu: Bu zaman çizelgesini kim belirler? Toplum mu, yoksa süreç mi? YOKSA…

Zeki insan; vatandaş farkındalığı tam da bu noktada başlar. Komplo kurarak değil. Her şeye şüpheyle bakarak hiç değil. Farkındalık, okuma biçimiyle başlar.

Şu soruları alışkanlık hâline getirmelisin: Bu bilgi hangi bağlamda üretilmiş? Hangi alternatifleri dışarıda bırakıyor? Beni düşünmeye mi çağırıyor, yoksa bir sonuca mı taşıyor?

Devlet aklı açısından mesele daha da nettir zeki insan: Güvenlik artık sadece sınır ihlaliyle ölçülmez çünkü. Kavramsal bağımsızlık, ulusal güvenliğin yeni parametresidir. Ve şimdi sakin bir final yapalım zeki insan.

Bu yazıyı; “şu servis yaptı” demek için yazmadım. Dahası “her şey kontrol altında” demek için hiç yazmadım. Bu satırları şunu söylemek için yazdım: Güç, bugün en çok fark edilmeyen yerde birikir ve ONU FARK EDENLER, BAĞIRANLAR DEĞİL; DÜŞÜNME BİÇİMİNi KORUYANLARDIR.

Akademisyenler için bu bir araştırma çağrısıdır. Araştırmacılar için bir yöntem sorusudur. Vatandaş için ise sade ama hayati bir pusula…

Bilgiye değil, bilginin seni nereye götürdüğüne bak. Çünkü çağımızda asıl cevaplanması gereken soru “kim haklı? değil, çerçeveyi kim çiziyor?” Sorusudur…

Gürkan KARAÇAM

#hakikat #inşa #edilmez #çerçevelenir #istihbarat #gizliservis

Yorumlar

Yorum bırakın