Türkiye’nin Kader Eşiği: Sessiz Kuşatma, Büyük Tasarım ve Tarihin Yeniden Bize Verdiği Fırsat

Zeki insan sorar;

“Türkiye’nin etrafında aynı anda bu kadar çok şey oluyor. Ege’de adalar silahlandırılıyor, kuzeyde Karadeniz doluyor, güneyde yeni yapılar kuruluyor, doğuda sessiz hamleler… Bunlar birbirinden bağımsız olabilir mi?”

Dinle zeki insan;

Hiçbiri bağımsız değil. Hiçbiri rastlantı değil. Hiçbiri tek aktörün planı değil. Bütün bunlar birlikte okunduğunda karşımıza çıkan tablo, klasik bir tehdit değil; iyi planlanmış, sabırla uygulanmakta olan jeopolitik bir kuşatma sanatıdır. Ama asıl mesele şu: Türkiye bugün bu kuşatmanın ortasında yalnızca risk görmüyor; aynı zamanda yüzyılda bir gelen bir fırsat penceresinin tam eşiğinde duruyor.

Zeki insan sorar;

“Ege’de adalar niçin bu kadar hoyratça silahlandırılıyor? Bu nasıl bir özgüven?”

Dinle zeki insan;

Bu özgüven değil; korkunun dışavurumudur. Adaların silahlandırılması, Türkiye’ye karşı bir saldırı hazırlığı değil,Türkiye’nin denizlerdeki yükselişine karşı bir psikolojik savunma duvarıdır. ABD’nin amacı: Türkiye’nin Akdeniz–Ege hattında kurduğu deniz doktrinini baskılamak. Fransa’nın amacı: Enerjiyi Türkiye’den uzak tutmak. Yunanistan’ın amacı: Kendi kapasitesini aşan bir tehdit illüzyonu yaratarak uluslararası destek devşirmek.

Biz ne yapıyoruz?

Bu duvarı denizden yırtıyoruz. Mavi Vatan sadece bir doktrin değil; Türkiye’nin denizlerde stratejik karşı hamlesidir. Adalar silahlandırılıyor, evet… Ama Türkiye’nin stratejik aklı daha hızlı çalışıyor. Bu nedenle denizlerde çizilen hiçbir alan Türkiye’yi sınırlayamıyor.

Zeki insan sorar;

“Kuzeyde bu sessiz ama yoğun yığınak… Karadeniz neden aniden dünyanın merkezine dönüştü?”

Dinle zeki insan;

Çünkü Karadeniz artık sadece bir deniz değil; Avrupa–Asya enerji ve güvenlik sisteminin beynidir. Rusya orayı zırhı yapmak istiyor. NATO orayı ileri karakol yapmak istiyor. ABD orayı denge merkezi yapmak istiyor. Avrupa orayı enerjide can simidi olarak görüyor ve tüm bu hesapların ortasında bir gerçek var: Karadeniz’in yönünü Türkiye belirliyor. Bu yüzden tüm büyük aktörler burada. Bu yüzden hepsi sessiz ama gerilimli. Bu yüzden herkes Türkiye’yi izliyor. Karadeniz, Türkiye’nin ulusal kaderinin önüne konmuş bir sınav değil; bir sıçrama tahtasıdır.

Zeki insan sorar;

“Güneyde niçin bu kadar çok aktör var? Suriye’de, Irak’ta, sınırda… Orada nasıl bir oyun sahneleniyor?”

Dinle zeki insan;

Güneyde kurulan yapı bir örgüt devleti değil; Türkiye’yi güneyden çevrelemek için tasarlanmış jeopolitik bir barikattır. ABD’nin hedefi: Türkiye’nin güneyden Orta Doğu’ya etki etmesini ve ayrıca enerji koridorunda da önünü kesmek . İsrail’in hedefi: Kendi güvenlik hattını Türkiye’nin etkisinden uzak tutmak. İran’ın hedefi: Türkiye’nin bölgesel ağırlığını frenlemek. PKKnın ve PYDnin hedefi: Kendini devlet yerine ikame etme hayalini sürdürmek. Ama Türkiye zaten hamleyi gördü. Bu barikatı yıkıyor. Bu hattı parçalıyor. Sınırını çizdirmiyor. Güney artık Türkiye için tehdit değil; kontrol edilen bir bölgedir.

Zeki insan sorar;

“Doğuda sessizlik neden bu kadar derin? Kafkasya neden görünmez bir önem kazandı?”

Dinle zeki insan;

Çünkü Kafkasya, Türkiye’nin geleceğe açılan stratejik kapısıdır. Bu kapıyı tutan, Türkiye’nin Orta Asya bağlantısını denetler. Rusya: Nüfuz kaybetmek istemiyor. İran: Türk dünyasının birleşmesini istemiyor. Batı: Türkiye’nin Avrasya’daki etkisini dengelemek istiyor. Ermenistan: Yeni sponsor arıyor. Ama Türkiye kendi tarihî bağını güçlendirdi: Zengezur hattı, Nahçıvan koridoru, Orta Koridor projesi… Hepsi Türkiye’nin doğuya uzanan jeopolitik elidir. Bugün doğuda sessizlik varsa, bu sessizlik Türkiye’nin lehine işleyen bir sessizliktir.

Zeki insan sorar;

“Tüm bu aktörler farklı hesaplar yapıyor ama sanki hedefleri ortakmış gibi… Hepsi neyin peşinde?”

Dinle zeki insan;

Evet, bireysel olarak farklı gayeleri olsa da Türkiye özelinde hepsinin amacı ortaktır: Türkiye’nin manevra alanını daraltmak. Ama bilmedikleri şey şu: Türkiye’nin manevra alanı daralmaz. Daraldıkça genişler. Bu coğrafyada Türkiye’yi sınırlandıramazsın. Türkiye sınırlandığı yerde yeni bir kapı açar. Bu tarihsel bir refleks, devlet hafızasının kodudur. İşte bu yüzden Türkiye’ye karşı atılan tüm hamleler, uzun vadede Türkiye’nin etkisini büyütmektedir. Daha anlaşılır olması için şöyle diyorum ben ; suyu sıkıştırırsan taşar…

Zeki insan sorar;

“Bu tablo Türkiye için tehdit mi yoksa fırsat mı? Türkiye nereye gidiyor?”

Dinle zeki insan;

Türkiye bugün çok tehlikeli bir riskin ve çok büyük bir fırsatın tam ortasında duruyor. Eğer doğru yönetilirse:Türkiye sadece bölgesel güç değil, 21. yüzyılın Avrasya merkezli süper gücü haline gelir. Eğer yanlış yönetilirse çember daralır.

Ama benim okuduğum tablo net: Türkiye bu oyunu çözdü. Bu kartları gördü. Bu satranç tahtasını anladı. Bu tuzağın nereden kapandığını da, nereden kırılacağını da biliyor. Bugün attığımız adımlar, yarın oluşacak büyük Türkiye’nin temel taşlarıdır. Zaman bunu gösterecek. Ama tarih şunu çoktan yazdı:

Türkiye’yi çevrelemeye çalışanlar, sonunda Türkiye’nin çevresinde kaybolur.

Gürkan KARAÇAM

#türkiye #büyükkuşatma

Yorumlar

Yorum bırakın