Bazen bir çağ, sessizce değişir; gürültü yoktur, duman yoktur, barut kokusu yoktur… Ama yine de savaş bütün şiddetiyle devam eder. İşte 21. yüzyıl tam da böyle bir çağdır: Savaş meydanları sessizleşti fakat zihin meydanları insanlık tarihinin en büyük vahşetini yaşıyor .
Bugün tanklar değil, anlamlar ilerliyor. Toplar değil, algılar yönlendiriyor. Ordular değil, hikâyeler savaşıyor ve hakikatin tarafında olmayan, kendi geleceğini bile okuyamaz hale geliyor. Ben bu gerçekliği tek bir kavramla açıklıyorum: Kognitif Hegemonya.
Bu kavram, ne bir moda kelime ne de yeni bir jargon merakı… Bu çağın esas meselesidir.
Kognitif hegemonya nedir?
En sade hâliyle söyleyeyim: Bir ülkenin zihin haritasının, kendi coğrafyasından daha stratejik hale gelmesidir. Çünkü toprak kaybedersen tekrar alırsın; fakat zihnini kaybedersen, hangi toprağın sana ait olduğunu bile tartışamaz hâle gelirsin.
Hakikati söylemek gerekirse: Bugün devletlerin gerçek gücü, kendi hakikatini dünyaya anlatabilme kapasitesidir. Diplomasi, askeri güç, ekonomik hamle…Hepsi bir noktada anlam bulur veya anlam kaybeder: Zihinlerin kabul ettiği gerçeklik çerçevesinde. Bu yüzden artık savaşlar, ülkeleri yıkmaktan çok, insanların kendi ülkelerine olan güvenini aşındırmak ve gerçekliği bükebilmek üzerine kurulu.
21. YÜZYILIN GÖRÜNMEZ SALDIRISI: GERÇEKLİĞİN KOLONİZASYONU
Eskiden bir ülkenin limanı işgal edilirdi, bugün ise o ülkenin gerçekliği işgal ediliyor. Bir milletin duyguları, korkuları, değerleri ve yarın algısı hedef alınıyor. Artık devletlerin direnci zırha değil, bilince dayanıyor ve burada söyleyeceğim cümle belki de tüm makalenin omurgasıdır:
“Gerçekliği üretemeyen devlet, geleceği yönetemez.”
Peki Türkiye Bu Tablonun Neresinde?
İşte burası en çok dikkat edilmesi gereken bölüm.Türkiye, yüzyıllardır dışarıdan anlam verilen; kendi hikâyesi başkaları tarafından yazılmak istenen bir ülkeydi. Bugün bu durum tersine dönüyor. Türkiye artık bir cümle değil, bir paragraf. Artık sahne değil, oyunun yazarı. Artık hedef değil, jeopolitik muamma çözücü ve en önemlisi: Türkiye artık kendi hakikatini kendisi tanımlıyor.
Bu dönüşüm sessiz oldu ama şiddetli bir kırılma yarattı. Çünkü kognitif hegemonya, önce özgüvenle başlar. Özgüven ise ancak hakikatle mümkündür.
Türkiye Neyi Başardı?
1) Kavram bağımsızlığı
Dışarıdan dayatılan söylemi kabul etmeyi reddediyor. “Terör”ü, “güvenlik”i, “tehdit”i ve “dostluk”u kendi gerçekliğine göre tanımlıyor. Bu, zihin bağımsızlığıdır.
2) Stratejik öngörü
Türkiye, bölgesel gelişmeleri takip eden değil, önceleyen öncü ülke konumuna geçti. Bu da kognitif savaşta en kritik avantajdır:
Gündemi belirleyen, algıyı da belirler.
3) Kültürel direnç
Artık bir diziyle, bir tweet ile, bir akademik makale ile Türkiye’yi hizaya sokmak mümkün değil. Çünkü toplumun bilinçaltı, dışarıdan gelen manipülasyonlara karşı çok daha güçlü bir bağışıklık kazandı.
4) Teknolojik zekâ
Siber alan, yapay zekâ, veri güvenliği ve dijital ekosistem… Türkiye artık sadece takipçi değil, üretici ve bu çok önemli bir detay:
Veriyi kontrol eden, zihni de kontrol eder. Zihni kontrol eden ise geleceğin sahibidir.
Türkiye Neden Hedef?
Çünkü Türkiye, “kognitif bağımsızlık” kavramını uygulayan çok az ülkeden biri.
Bir millete kendi tarihini, kendi tehdit algısını, kendi değerlerini unutturamazsanız o millete asla hükmedemezsiniz.
Bugün Türkiye’nin hedef alınmasının temel nedeni budur: Kendi zihnini kendisi inşa ediyor ve bu, küresel güçlerin asla hoşlanmadığı bir durumdur.
Peki Türkiye Bu Savaşta Nereye Gidiyor?
Açık söyleyeyim: Eğer 21. yüzyılın galibi ‘zihinsel egemenlik’ sağlayansa Türkiye tam merkezde yer alıyor. Çünkü Türkiye sadece bölgesel bir güç değil; bölgesel bir gerçeklik üreticisidir. Bu toprakların tarihsel hafızası, jeopolitik refleksi ve kültürel derinliği, kognitif savaşta en büyük stratejik avantajımızdır. Ancak burada sade bir gerçeği de söylemek zorundayım: Biz kazandıkça saldırılar artacak. Hakikatimiz güçlendikçe, yalanlar daha da sertleşecek. Çünkü kognitif savaşta zafer, “sessizlik” değildir.
Zafer, hakikatin tekrar tekrar kanıtlanmasıdır.
Son Söz Değil, Bir Çerçeve Bırakıyorum
Şöyle bir cümleyle bitirmeyi doğru buluyorum, çünkü asıl mesele bu cümlemin kendisidir:
“Zihin bağımsızlığı olmadan devlet bağımsızlığı olmaz.”
Ve biliyorum ki: Türkiye, coğrafyasını korumak kadar, kendi gerçekliğini de koruma iradesine sahip bir ülkedir. Bu irade doğru yönlendirilirse, 21. yüzyılın kognitif haritasında Türkiye sadece bir aktör değil,haritayı çizen ülke olacaktır.
Ve sen zeki insan! Bilki en büyük zafer, silahların susması değil; kimin hakikatinin konuşacağıdır.
Gürkan KARAÇAM
#kognitif #hegemonya #emperyalizm
#kognitifhegemonyaçağı

Yorum bırakın