KIRILACAK KALEMİN DUASI. (Bir kalemin son isyanı, bir milletin unutulmuş duası)

Bir ömürdür okuyorum.

Yazıyorum.

Düşünüyorum.

Düşündükçe yanıyorum ve biliyorum ki bu yangın, bir tek benim içimde değil, bu milletin kalbinde köz gibi sönmüyor.

25 yıldır kelimelerle yoğurdum ruhumu, fikirle kazdım hendekleri, akılla tuttum siperleri. Kitaplara harcadığım parayla bir başkası çok rahat bir araba alırdı belki ama ben araba değil, arayış seçtim. Benim yolum asfalt değil, akıl taşlarıyla döşeli bir vicdan yoluydu. Ama bazen durup soruyorum kendime: Nasıl oldu da bu kadar kolay olan, bu kadar zor gösterildi? Bir milleti ayağa kaldırmak neden böylesine meşakkatli kılındı?Burası Türk yurdudur, Türk ordusudur, Türk kalbidir ama neden umudumuz hep dışarıda aranır?

Neden inananlar değil, inandıranlar alkışlanır?

Kıblemiz Neresi Oldu?

Sahi, kıblemiz neresi?

Para mı? Güç mü? Şöhret mi? Şehvet mi?

Bir milletin kıblesi şaşarsa, duaları da yolda kalır.

Kıble paraya döndü mü, kalem susar.

Kıble şöhrete döndü mü, fikir kirlenir.

Kıble şehvete döndü mü, ilim ölür.

Bizim kıblemiz “oku” idi, “bak” değil.

Bizim kıblemiz “düşün” idi, “görün” değil.

Bizim kıblemiz “iman” idi, “imaj” değil.

Unuttuk.

Ve unuttukça tükendik.

İstihbaratın En Derin Katmanı: Kalp

Düşman artık sınırda değil, zihinlerde. Silahı artık mermi değil, “mana boşluğu.” Psikolojik harp, tankla değil, algıyla yürür. Ve biz unuttuk: Bir milleti teslim almanın en kestirme yolu, onun aklını tembelleştirmektir. Çünkü tembel akıl, düşmanın en sessiz zaferidir. Zekânın yerini kibir aldı. İmanın yerini korku. İlmin yerini unvan. Ve biz hâlâ sanıyoruz ki kurtuluş bir liderde, bir seçimde…

Oysa kurtuluş; düşünmeyi, okumayı, araştırmayı, sorgulamayı ibadet sayan insanlarda gizlidir.

Düşüncenin Şehitleri

Oktay Sinanoğlu, Cemil Meriç, İmam-ı Azam…

Onlar yalnızdı ama yandıkları kadar aydınlattılar.

Biz şimdi çokuz ama karanlıktayız.

Çünkü bilgi çok, bilgelik yok.

Konuşan çok, yaşayan yok.

Ve en acısı; duyan var, anlayan yok.

Bugün bilginin değil, “bilgi görünümünün” pazarı var.

Hakikatin değil, “hakikatmiş gibi olanın” reytingi var.

Ama unutmamamız gereken bir sır var: Gerçek bilgi, görünmeyi umursamaz; görülmemeyi göze alır. Bir fikir, alkışla değil, yalnızlıkla olgunlaşır.

Kalemin Sessiz Yeminidir

Ben yazarken, kalemim ağlıyor bazen. Çünkü kelimelerim, bir ülkenin vicdanında yankı bulamıyor. Ama yine de yazıyorum. Çünkü bilirim:Bir milletin kalbi sustuğunda, Allah bir kalem gönderir ve o kalem, yazmak için değil uyandırmak için iner.

Ben artık yazmaktan değil, yazdıklarımın susmasından korkuyorum.

Kalemim kırılacak belki, ama umudum hâlâ dipdiri.

Çünkü biliyorum: Her kırılan kalem, bir dua bırakır ardında ve o dua, bir gün bir çocuğun kalbinde yeniden filizlenmeye başlar.

Son Cümle

Bir ülke, akıllılarını susturup aptallarını alkışladığında, o ülke cehennemi kendi elleriyle inşa eder. Ama ben hâlâ inanıyorum: Bir Türk, yeter ki aklıyla Allah’ın nurunu birleştirsin, dağlar yer değiştirir, milletler yön değiştirir.

Ve şimdi biliyorum…

Kalemimi kırarsam, bu bir yenilgi değil emaneti teslimdir.

Çünkü ben kırarken,bir başkası o kalemi yerden alacak.

“Bazı kalemler yazmaz, dua eder.”

Gürkan Karaçam

Yorumlar

Yorum bırakın