Bir şehir düşünün…
Yıllar geçiyor, yüzler değişmiyor.
Aynı isimler, aynı koltuklar, aynı nutuklar.
Sadece fondaki dekor değişiyor.
Bir soru yankılanıyor zihinlerde: “Şehirlerimizde gerçekten yeni zihin kalmadı mı,yoksa eski zihinler sistemin bekçisi mi oldu?”
1. Rol Kapanlar Tiyatrosu
Her şehirde bir sahne vardır. Ve o sahnede “toplum için çalışıyor” rolü, hep aynı oyunculara verilir. Kostümler değişir, roller değişir, ama senaryo aynı kalır: “Ben olmazsam bu işler yürümez.” Oysa perde arkasında asıl amaç hizmet değil; süreklilikle görünürlük arasındaki dengeyi korumaktır.
“Bazıları hizmet etmez, sadece var olur.Çünkü var olmak, çalışıyormuş gibi görünmeye yeter.”
2. Sistem mi Kısır, İnsan mı Susturulmuş?
Bir şehirde yıllardır aynı isimler öne çıkıyorsa,ya o şehirde nitelikli insan bırakılmamıştır, ya da sistem öyle tasarlanmıştır ki nitelikliler hiç öne çıkamasın.
Bazı STK’larda, sendikalarda, derneklerde hep aynı hikâye: Seçim var ama değişim yok. Demokrasi var ama dolaşım yok. Oy sandığı var ama nefes alma alanı yok.
“Bazı sistemler o kadar mükemmel kurulmuştur ki,değişim isteği bile sistemin parçasına dönüşür.”
3. Amatör Psikolojik Harbin Sinsi Savaşçıları
Bu yapıların içinde oldukça acemi bir “psikolojik harp” sürer; amatör ama yıkıcı. Yeni biri çıkınca,“fazla iddialı”, “fazla farklı”, “fazla sorgulayıcı” denir. Yani kısacası: fazla tehlikeli.
Küçük çevrelerde büyük korkular doğar. Ve o korkular, zekâyı hedef alır. Amaç susturmak değil, yavaşça yıpratmaktır.
“Akıllı insanları susturamazsın, sadece yavaşlatırsın. Ama su gibidirler; bir yolunu bulur, yine akarlar.”
4. İnsan Kullanma Sanatı: Teşkilatçılığın Çürümesi
Bir zamanlar teşkilatçılık insan yetiştirme sanatıydı.Şimdi insan kullanma sanatına dönüştü.“İtaat eden”ler yükseliyor, “fikir üreten”ler dışlanıyor. Bu, artık bir kurum kültürü değil bir kişisel var oluş düzeni.
“Korkak yöneticiler fikirden korkar, çünkü nitelikli fikir birilerini yerinden eder, konfor alanını bozar;ama koltuk yerinden kıpırdamaz.”
Bu yüzden liyakatli biri değil, uyum sağlayan biri tercih edilir. Zihin değil, sadakat aranır.Ve zamanla herkes “mış gibi” yapar.
“Mış gibi yapan insanlar, mış gibi çalışan kurumlar yaratır.”
5. Yenilenemeyen Sistem, Kendi Zekasını Tüketir
Bir şehirde 10 yıl, 20 yıl aynı isimler “ön planda” ise, o şehir artık üretmiyordur; sadece dönüyordur. Kısır sistemler, kendi içine dönen spiral gibidir.Yeni fikirleri emerek var olurlar. Her yenilik, eski bir ismin gölgesinde boğulur.
“Bir şehirde sürekli aynı yüzler konuşuyorsa ya da konuşuluyorsa,yeni fikirler ya susturulmuştur ya da sürgündedir.”
6. Sessiz Savaşın Kurbanları
Bu savaşta kimse açıkça vurulmaz.Ama insanlar yavaş yavaş konuşmayı bırakır. “Ne gerek var?” “Boşuna uğraşmayalım.” İşte, psikolojik harbin zafer anı budur: İkna değil, tükeniş.
“Bir insanı aleni meydan okuyarak yenmek zordur;ama onu konuşmanın faydasız olduğuna ikna etmek kolaydır.”
7. Akışın Yasası: Zekâyı Engelleyemezsin
Zeki insan engellenir ama yenilmez. Çünkü zeka, su gibidir. Engel koyarsan yön değiştirir, ama mutlaka yolunu bulur.Ve bir gün gelir, suyun aşındırdığı o taşlar birer birer çökmeye başlar. O zaman herkes anlar: Sorun zekâda değil, taşlaşmış sistemdedir.
“Zekâyı bastıran sistem, kendi sonunu hızlandırır. Çünkü suyu tutan duvar, eninde sonunda suyla yıkılır.”
Son Söz
Bir ülkenin gelişmişliği ne yollarla, ne binalarla, ne bütçeyle ölçülür. Bir ülkenin gelişmişliği, zeki insanlarının ne kadarını kazandığıyla ölçülür. Ve bir şehirde hep aynı yüzler konuşuyorsa ya da konuşuluyorsa, orada artık fikir değil, alışkanlık hüküm sürüyordur.
“Bir toplumda değişmeyen tek şey, değişime direnenlerdir ve aynı yüzlerin sonsuz tekrarı, sessiz bir çöküşün maskesidir.”
Hayatımızdaki psikolojik harp işte budur:Farklı düşünenlerin “fazla” sayıldığı,sıradanlığın “istikrar” diye alkışlandığı o görünmez savaş.
Ama merak etmeyin…
Su akıyor ve bir gün, o taşlar yerinden oynayacak.
“Şahsını vazgeçilmez sananlar değil, sessizliği kırarak umut olmayı başaranlar insanlığı kurtaracak…”
Gürkan Karaçam
#statüko #gelişmişlikdeğildir

Yorum bırakın