Alaska Zirvesi: Buzun Üstünde Dans, Ateşin İçinde Satranç

Diplomasinin tarihi, sadece imzalanan anlaşmalarla değil, imzalanmayan ama dünyayı değiştiren görüşmelerle yazılır. Trump ile Putin’in Alaska’da buluşması da böyle bir an: Görünüşte Ukrayna savaşı konuşuldu, gerçekte ise masanın üstünde haritalar, altında hesaplar, duvarlarında gölgeler vardı.

“Bazen bir görüşme, savaşın kaderinden çok, geleceğin haritasını belirler.”

Ukrayna: İsmi Var, Kendisi Yok

Alaska’da en çok zikredilen ülke Ukrayna’ydı, ama salonda en az temsil edilen de o oldu. Zelenski’nin yokluğu, Kiev’e açık bir mesajdı: “Senin geleceğin başkalarının masasında yazılıyor.” Bir ülkenin en büyük yenilgisi, savaş meydanında yenilmesi değil; kendi kaderinin kendi dışında çizilmesidir.

Putin: İzolasyondan İmparatorluğa Dönüş Hayali

Putin yıllardır Batı’nın dışladığı bir figürdü. Alaska ile yeniden sahneye çıktı. “Bazen bir liderin en büyük zaferi, el sıkıştığı değil, kendisine el uzatıldığı andır.” Kremlin bu kareleri Rus halkına “Bakın, ABD bile bizimle hesaplaşmadan dünya düzeni kuramıyor” diye sundu. Diplomasi, bazen tanklardan güçlüdür; Alaska Putin için böyle bir silahtı.

Trump: Şovun Gücü, İçeriğin Zayıflığı

Trump’ın masadaki en büyük motivasyonu dış politika değil, iç politikaydı. Amerikan halkına şu mesajı vermek istedi: “Ben olmasam savaş büyür, ben gelirsem barış başlar.” Ama unuttuğu şey şuydu: “Barış, fotoğrafla değil, kararlılıkla gelir.” Alaska’dan çıkan kareler şovdu, ama içeriği boştu. Bu, Trump’ın tarzını özetleyen bir durumdu: “Gürültüsü çok, özü az bir diplomasi.

Çin: Masada Yok, Her Cümlenin Gölgesinde

Görüşmenin resmi gündemi Ukrayna olsa da, asıl gündem Çin’di. Washington, Moskova’yı Pekin’den koparmak istiyor. Çünkü ABD şunu biliyor: “Bir ejderhayı yenmenin yolu, yanındaki ayıyı doyurmaktan geçer.” Putin ise oyunu biliyor, iki tarafı birbirine karşı kullanarak zaman kazanıyor. Yani Alaska, Ukrayna için sahne, Çin için perde arkasıydı.

İngiltere: Sessiz Gölge

İngiltere masada yoktu ama aslında her yerdeydi. Londra, Washington’un kulağına fısıldayan bir bilge gibi sürecin içindeydi. Diplomaside bir ilke vardır: “Görünmeyen el, görünen elden daha güçlüdür.” İngiltere Alaska’da yoktu, ama masanın örtüsünü tutan el oydu.

Avrupa: Kendi Toprağında, Başkasının Oyunu

Avrupa bu görüşmeden en çok yara alan taraf oldu. Çünkü savaş onun kıtasında, ama barışın pazarlığı başkalarının elinde. “Bir kıtanın trajedisi, kendi savaşında bile figüran olmasıdır.” Almanya, Fransa ve Polonya, sürece dışarıdan bakmak zorunda kaldı. Avrupa’nın stratejik acziyeti, Alaska’da çıplak şekilde görüldü.

Masanın Altındaki Konular

Resmi açıklamalarda geçmeyen ama perde arkasında konuşulan başlıklar:

Enerji: Rus gazı yeniden Batı’ya akabilir mi?

Nükleer Silahlar: Stratejik kısıtlama anlaşmaları yeniden masada mı?

Arktik: Alaska’nın seçilmesi tesadüf değil; kuzey buzullarının altındaki enerji ve rotalar geleceğin yeni Ortadoğu’su olabilir.

Yeni Dünya Düzeni: Ukrayna savaşı, sadece bir cephe. Asıl kavga, Çin’in gölgesinde kurulacak düzenin kim tarafından yazılacağı.

Kim Ne Kazandı, Kim Ne Kaybetti?

Putin: İzolasyondan çıkış, propaganda zaferi.

Trump: Amerikan halkına şov, ama içeriksiz diplomasi.

Çin: Ortaklarının sadakatini sorguladı ama henüz kaybetmedi.

İngiltere: Sessiz ama belirleyici gölge.

Avrupa: En büyük kaybeden; kendi savaşında edilgen figüran.

Ukrayna: En dramatik kaybeden; adı geçti, sesi çıkmadı.

Alaska’nın Anlamı

Alaska zirvesi, Ukrayna savaşını bitirmedi. Ama bize şunu gösterdi: Bu artık Ukrayna-Rusya savaşı değil, Çin’in gölgesinde şekillenen yeni bir dünya düzeni mücadelesi. Dünya yeni bir satranç tahtası kuruyor. Taşlar yeniden diziliyor. Ve unutmayalım!

“Diplomaside bazen kazanan, imza atan değil; imzasız geleceği şekillendirendir.”

Gürkan Karaçam

#trump #putin #çin #ingiltere

Yorumlar

Yorum bırakın