“Bir millet, sınırını koruduğu kadar değil; hakkını savunduğu kadar büyüktür.”
Suriye yönetiminin, savunma kapasitesini güçlendirme ve DEAŞ başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadele için Türkiye’den resmi destek talep etmesi, masada ve sahada çok kritik bir dönüm noktasıdır. Bu davet, sadece bir çağrı değil; uluslararası meşruiyetin Türkiye’ye devredilmesidir.
“Davetle girilen toprak, işgal değil; istikrarın ilk adımıdır.”
Türkiye artık Suriye topraklarında yalnızca kendi güvenliği için değil; Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak için de bulunma hakkına sahiptir. Bu, PYD/YPG gibi bölücü yapıların kökünü kazımak için uluslararası hukuk kalkanı anlamına gelir. Üstelik bu süreç, Türkiye’ye ABD’nin bölgedeki PYD hamiliğini diplomatik olarak delme fırsatı da sunar.
“Strateji, sadece doğru hamle yapmak değil; davet geldiğinde en doğru masaya oturmaktır.”
Ayrıca bu gelişme; Suriye Yonetimi ile doğrudan değil, devletler hukukuna uygun dolaylı temas üzerinden, Rusya-İran eksenine karşı dengeleyici bir alan da açar. Türkiye, böylece hem sahada hem diplomasi masasında elini güçlendirmiştir.
“Bir devletin sesi, kurşunla değil; davetle yükselirse yankısı tüm dünyada duyulur.”
Elbette bu süreç dikkatle yönetilmelidir. Suriye Yönetimi bu daveti taktiksel de kullanabilir, hatta Türkiye’yi kendi iç savaşında “vekâlet gücü” gibi göstermek de isteyebilir. Ancak Türkiye bu tehlikeyi stratejik akılla bertaraf edebilir.
“Oyunun kurucusuysan, sahada piyon da olsan kaderi sen yazarsın.”
SONUÇ:
Bu davet, Türkiye’ye Suriye’de terörle mücadelede benzersiz bir meşruiyet ve manevra alanı kazandırmıştır. Eğer doğru değerlendirilirse, bu gelişme sadece güvenlik değil, bölgesel barış adına da tarihi bir fırsattır.
“Diplomaside bazen bir çağrı, bin tanktan daha güçlüdür.”
Gürkan KARAÇAM
#suriye #türkiye

Yorum bırakın