Sırra Sadıklar: Dürziler Üzerinden Kurulan Sessiz Satranç

“Bazı topluluklar haritalarda değil, çatışma noktalarında büyütülür. Çünkü sırlar, sınırdan daha güçlüdür.”

Ortadoğu’nun en sessiz oyuncusu, en stratejik azınlığı kimdir diye sorsak, çoğu kişinin aklına Dürziler gelmez. Çünkü Dürziler ses vermez, rota göstermez, şov yapmaz. Ama onlar haritanın kıyısında değil, merkezindeki boşlukta dururlar. Sınırlar değişirken susarlar. Devletler yıkılırken beklerler. Çünkü onlar için tarih; yazılan değil, saklanan bir şeydir.

DÜRZİLİK SADECE BİR İNANÇ SİSTEMİ DEĞİL, BİR ŞİFRE SİSTEMİDİR

Dürzilik, açık din kitaplarının satırlarında değil, suskunluğun satır aralarında kurulur.Tanrı’yı sadece “aklın uyanışında” arayan bu sistem, ne cennetiyle korkutur, ne cehennemiyle tehdit eder. İnançlarını öğretmezler, yaşarlar. Sana bakarlar ama içlerinden geçip gittiğini fark etmezsin.

“Dürzilik sadece bir inanç değil; bir zihin şifreleme sanatıdır. Gösteren değil, gizleyendir.”

Bu yüzden dışarıdan kimse bu yapının içine giremez ve de tam da bu yüzden içlerinden biri çıkıp da ifşa etmez. Çünkü Dürzilik, sırra sadakattir ve unutma: Sadakat, inançtan daha derin bir bağdır.

SURİYE’DE YENİ GÜÇ DENGESİNDE DÜRZİLER NEREDE DURUYOR?

Suriye iç savaşı sadece rejimle muhalifler arasında geçmedi. Aynı anda 4 satranç tahtası kuruldu:İran bir tahtada oynadı, Rusya başka bir tahtada. ABD bir diğerinde. Ve İsrail hepsine bakarak hamle yaptı. Ama bir masa sessizdi: Süveyda’daki Dürzi masası. Ne Şam’a tam bağlandılar, ne de muhaliflerle açık çatışmaya girdiler. Kendilerini ne rejimin vitrinine koydular, ne de devrimin ateşine attılar. Yeni Şam rejimi; yani iç savaş sonrası Şara’nin kurduğu zayıflatılmış, istihbarat merkezli, halkla tam entegrasyonu sağlayamamış ve Dürzilere ihtiyaç duyuyor ama güvenmiyor. Dürziler ise yeni yönetime mesafeli ama “kaosa karşı düzen” için temaslı. Bu gerilimli denge içinde Şeyh Hikmet el-Hicri, Dürzi aklının sessiz lideri olarak, ne İran’a, ne yeni yönetime tam güvenmiyor.

“Dürziler taraf olmaz; taraflar değiştikçe yaşar.”

İSRAİL NE YAPIYOR?

İsrail, Dürzileri Araplar içinde özel ayrıcalıklı bir azınlık olarak konumlandırdı. Askerliğe alarak sadakat istiyor, kültürel özerklik vererek ayrıştırıyor. Ancak 2018’de çıkan Yahudi Ulus Devleti Yasası ile “ikinci sınıf vatandaş” olduklarını acı şekilde gördüler. Bu noktada şunu unutmamak lazım: İsrail, Dürzileri sevmez, kullanır ve kullanabildiği her yapı gibi, zamanı gelince kenara koyar ayrıca Golan’daki Dürzilerin kendilerini hâlâ Suriye’ye bağlı hissetmesi, İsrail için içsel bir güvensizliktir.

“Bir devletin senin için düşündüğü gelecek, senin kaderin değil; onun çıkarıdır.”

Peki Türkleşmiş Dürziler Gerçek mi?

Evet.Tarih boyunca Süveyda, Halep ve Şam havzasına yerleştirilen Türkmen aşiretlerinin bazı kolları, ya takiyye yoluyla ya da evlilikle Dürzi yapıya, Dürziliğin kapalı bir topluluk oluşuna rağmen bir şekilde karıştı. Bugün soy adlarını, geleneklerini, hatta bazı kelimelerini incelediğimizde bir kısmının Türk kökenli olduğu ya da Türkleşmiş olduğu açık. Ama dikkat! Bu Türkleşme, kimlik değişimi değil, zihinsel iz bırakmadır. Yani Türk olmakla övünmezler ama Türk’le olan bağlarını da unutmazlar. Zaten unutmazlar; çünkü Dürzi hafızası unutmamak üzerine kuruludur.

“Bir halk unutursa kaybolur. Dürziler unutmaz, sadece anlatmaz.”

TÜRKİYE NE YAPMALI?

İşte şimdi en önemli meseleye geldik. Türkiye, Ortadoğu satrancında hâlâ Dürzi taşını hiç oynatmadı. Ama oynarsa, oyun değişir. Çünkü:

• Dürziler Türkiye’ye düşman değil.

• Osmanlı hatırası kötü değil.

• Türkmen geçmişi bazı damarlarında mevcut.

• İsrail’e kırgınlar ve öfkeliler.

• Yeni yonetime güvenmiyorlar fakat gemileri de yakmıyorlar.

• İran’la tarihsel gerilimleri var.

Yani Türkiye; sahip çıkarsa bağ kurabileceği, ama sahipsiz bırakırsa başkalarının kullanacağı bir azınlıkla karşı karşıya.

Ne yapmalı?

• Süveyda’dan başlayarak kültürel etki alanı inşa etmeli.

• Dürzi gençler için Türkiye bursları ve eğitim programları başlatmalı.

• “Ortak hafıza projeleri” üretmeli: Osmanlı-Dürzi bellek çalışmaları.

• Akraba halklar konsepti içinde Dürzileri “sırdaş millet” olarak tanımlamalı.

• İsrail ile Dürziler arasında artan çelişkilere “görünmez ama yapıcı bir pozisyon” almalı ve bu çelişkileri Dürzilerin zihnine işlemeli.

“Bir inancı kazanamazsın ama onun yanında yürümeyi seçebilirsin.”

SON SÖZ

Dürziler; unutulan ama unutmayanlardır. İsrail için sessiz asker, Suriye için tedirgin denge, Türkiye için hâlâ keşfedilmemiş sırdaş millettir. O yüzden: “Bir devleti güçlü kılan, ordusunun büyüklüğü değil, düşman olmayan sırdaşlarının çokluğudur.” Türkiye eğer aklını stratejiyle yürütürse, ses vermeyen Dürzilerin bile gölgesinde yürüyebilir. Ama unutma: Sırra sadakat gösterene, sadakat gösterilir.

Gürkan KARAÇAM

#dürziler #türkiye #zafer

Yorumlar

Yorum bırakın