Babil’in Küllerinden İstanbul’un Kodlarına: Aşkın Savaşı, Aklın Direnişi

“Bazı kitaplar vardır; yazılmaz, programlanır. Çünkü gerçek hedef sayfalarda değil, satır aralarında gizlidir.”

İskender Pala’nın Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk romanı, ilk bakışta divan edebiyatının zarafetiyle bezeli bir aşk hikâyesi gibi görünse de, perde gerisi çok daha karışıktır. Bu eser, Türkiye’nin içine doğduğu büyük satranç oyununda bir taş olmaktan çıkıp, zihinsel bir kalkan haline gelme mücadelesidir. Fakat ne yazık ki bu büyük hedef, zaman zaman estetik kaygıların gölgesinde kalmış, anlatı bütünlüğü parçalanmış, okura şifreyi değil süsü sunmuştur.

“Bir milletin ruhu, sadece yazdıklarıyla değil; yazmadıklarıyla da inşa edilir.”

Bir Arşiv Uzmanının Kaleminden Roman Değil Rapor

İskender Pala’nın yıllarca TSK’nın arşivlerinde çalışmış bir akademisyen olarak kaleme aldığı bu roman, edebi bir üretim olmanın ötesinde, zaman zaman devlet hafızasından çıkan sembollerin şifrelenmiş hali gibidir. Satır aralarında istihbaratçı titizliği, devlet aklının kıymığı ve arşiv tozunun kokusu hissedilir. Fakat bu derinlik, sonrasında Pala’nın düşünce dünyasında oluşan ideolojik kaymalara da bir giriş kapısı gibidir. Bir dönem sistem eleştirmeni iken, sonraki yıllarda sisteme entegre olmuş bir akademisyene dönüşmesi; bu kitapta saklı öngörülerin neden tam manasıyla açılmadığını da açıklar. Nazik bir ifadeyle söylemek gerekirse, romanın dili cesur, hedefi yarımdır.

“Bazı yazarlar devleti anlatır, bazıları devleti anlar. Anlayan, anlatırken eksiltir.”

Babil, Bizans ve Tel Aviv: Kod Savaşları

Bu romandaki Babil sadece geçmişin çiviyazılı medeniyeti değildir. Babil bugündür. Babil; yapay zekâya tapan, dijital tanrılar kuran, bireyi bireyin karşısına diken küresel aklın bugünkü adıdır. Babil; bilginin kutsanıp hikmetin gömüldüğü Batı aklıdır.Karşısında İstanbul vardır. İstanbul; aşkın, sezginin, hikmetin ve direnişin adıdır. Bu iki sembol, bugün dünya jeopolitiğinde iki kadim aklın kodlarını temsil eder:

Doğu Roma’yı yeniden canlandırmak isteyen Bizans torunları,

Büyük İsrail’i kurmak isteyen Tevrat kodlu yeni güçler.

Her iki proje de kader coğrafyamız olan Anadolu’dan geçmek zorundadır. Çünkü İstanbul hâlâ merkezdir, hâlâ anahtardır.

“Kudüs’ü almak isteyen önce İstanbul’u kodlar. Çünkü her yıkım, bir aşkı öldürerek başlar.”

Türkiye Ne Yapmalı?

Türkiye artık sadece fiziki savunma değil, zihinsel savunma inşa etmek zorundadır. Bugün kalemle yapılan her hamle, tankla yapılan bir hareket kadar stratejiktir.

Devlet arşivleri yeniden dijitalleştirilmeli ama bu kez milli epistemoloji ile.

Edebiyatçılar sadece aşkı değil, kodlanmış savaşları da yazmalı.

Genç nesil, Babil’in yapay zihinlerine karşı İstanbul’un aşk aklını kuşanmalı.

TSK, sadece savunma değil, kültürel tahkimat içinde de varlık göstermeli.

“Bir millet, savaş uçaklarını yaparken eş zamanlı olarak zihin uçurumlarını da kapatmalıdır.”

İskender Pala’ya Dair Bir Parantez

Pala’nın erken dönem yazıları, devletin derin katmanlarını okuyan bir duruluğa sahipken; sonrasında yaşanan “makas değişimi”, birçok entelektüel gibi onun da yönünü dönüştürmüştür. Nezaketle ifade etmek gerekirse, bazı söylemler artık eleştiren değil, onaylayan dile evrilmiştir. Bu kırılma, Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk romanının son çeyreğinde kendini açıkça hissettirir. Anlatı cesur başlar, ama sistemsel rahatsızlıklar dile getirilemeden sönümlenir.

“Bazı kalemler bir dönem çığlıkken, bir dönem fısıltıya döner ve bazı sessizlikler çok daha gürültülüdür.”

Sonuç: Aşk Bir Parola, İstanbul Bir Komuta Merkezidir

İskender Pala’nın romanını okuyanlar, satırların değil, satır aralarının peşinden gitmelidir. Babil’in ölümcül bilgeliğine karşı, İstanbul’un aşk dolu aklı hâlâ bir stratejidir. Bu kitap eksikleriyle birlikte bir çağrıdır: Uyuyanları uyandırmaz, ama uyanık olanları susturmaz.

“Babil kuleleri yeniden inşa ediliyor olabilir. Ama İstanbul hâlâ fısıldıyor: Kalbin varsa diren, aşkın varsa yaz, aklın varsa susma!”

Gürkan KARAÇAM

#babil #istanbul #bizans #kudüs

Yorumlar

Yorum bırakın