Urmu Gölü: Kuruyan Sadece Su Değil, Sessizliğimizin Bedeli

Bazen bir göl kurur, sonra bir coğrafya… Ardından vicdanlarımız çekilir, kurumaya başlar insanlık. Sessizliğimiz büyür, çığlığa dönüşür. Ve işte tam da burada başlar Urmu Gölü’nün hikâyesi.

Doğa sustu, insan dinlemedi…

Bir zamanlar İran Azerbaycanı’nın gözbebeğiydi Urmu. Ancak 20. yüzyılın sonlarından itibaren göl suları yavaş yavaş çekilmeye başladı. Başta kimse fark etmedi. Sonra çatlamaya başlayan topraklar, ardından ufukta beliren beyaz bir tehlike: tuz. Bugün göl neredeyse yok olma noktasında. Nedeni sadece kuraklık değil, ihmalkârlıkla örülmüş bir zincir

“Göl kururken susanlar, çöle dönünce ağıt yakarlar.”

@stratejivefikirler

Yapılan bilimsel analizlere göre bu çevre felaketinin %65’i iklim değişimi, %25’i barajlar ve göle gelen suların başka yerlerde kullanılması, %10’u ise yağış miktarının azalmasından kaynaklanıyor. Ancak halk, kurumanın en büyük nedeninin gölü besleyen 25 nehir üzerine yapılan barajlar olduğuna inanıyor. Belki de en acı gerçek bu: Felaketin kaynağında insan var.

Aral Gölü’nün hayaleti yaklaşıyor…

Bu sadece Urmu Gölü’nün değil, Aral Gölü’nün de hayaletidir. O hayalet şimdi Urmu’nun üzerinde dolaşıyor. 8 milyar ton tuz, rüzgârla savrulmaya hazır bekliyor. 500 kilometrelik bir alana yayıldığında, sadece İran değil; Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan ve Irak da bu felaketten nasibini alacak.

“Coğrafi sınırlar doğayı durdurmaz. Bir gölün çöküşü, dört ülkenin sonbaharıdır.”

@stratejivefikirler

Milyonlarca insanın yaşadığı sekiz şehir bu kuraklıktan doğrudan etkilenecek. Bu sadece ekolojik bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir krizin habercisidir. Solunum hastalıkları, tarımda verim kaybı, iç göç, ekonomik çöküş… Ve elbette bir halkın kaybolan hafızası.

Peki ya çözüm?

İmkânsız değil. Ama zamanla yarışıyoruz. Öncelikle gölü besleyen nehirlerin önü açılmalı. Baraj politikaları yeniden gözden geçirilmeli. Su yönetimi bölgesel ve uluslararası iş birliğiyle sağlanmalı, elbette egemenlik haklarına riayet edilerek. Doğa sadece yerel değil, evrensel bir sorumluluktur.

“Felaketi durdurmanın ilk adımı, onu görmezden gelmemeyi öğrenmektir.”

@stratejivefikirler

2011’de Urmiye ve Tebriz’de yapılan büyük halk gösterileri, insanların artık susmadığını gösterdi. Gölün çığlığı, vicdanların duvarlarına çarpmaya başladı. Ancak bu çığlık sadece sokakta değil, karar vericilerin odalarında da yankılanmalıydı.

Yankılanmadı…

“Görmezden gelinen her doğa felaketi, gelecekte insanın yüzüne çarpacak bir tokattır.”

@stratejivefikirler

Biz ne yapabiliriz?

Bir gölü geri getiremeyebiliriz ki belki geri de getirilebilir ama başka göllerin kaderini değiştirebiliriz.Hareket etmeyerek doğayı yalnız bırakmakla kalmıyoruz, kendi çocuklarımıza da ihanet ediyoruz. Bugün sessiz kalınan her çevre katliamı, yarın çocuklarımızın gözyaşı olarak dönecek bize.

“Gölün kuruması geçmişin bedeli değil, geleceğin intikamıdır.”

@stratejivefikirler

Şimdi değilse ne zaman? Urmu Gölü sadece İran Azerbaycan’ının değil, insanlığın vicdan testidir. Ve bu testten kalanlar değil, geçenler tarih yazacak.bDoğa affetmiyor. Zaman tanımıyor.bArtık konuşmayı birakıp harekete geçmeliyiz.

“Doğa susar, tuz konuşur. O zaman insan çoktan susmuş olur.”

@stratejivefikirler

Gürkan KARAÇAM

#iran #azerbaycan #urmi #urmu #doğa #çevre

Yorumlar

Yorum bırakın