BAŞLIKSIZ BİR SAVAŞ: DOSTOYEVSKİ VE KÜLTÜREL İŞGALİN GÖRECELİ RUS MÜHENDİSİ

“Kimi zaman bir kitap, bir ordu kadar tehlikelidir.”

@stratejivefikirler

Bugün Türkiye’de bazı aydınlar(!) Dostoyevski Günleri düzenliyor. Romanlarını tartışıyor, adını sokaklara, caddelere veriyor, övgüler düzüyor. Peki gerçekten neye hizmet ettiklerini biliyorlar mı? Yoksa bir romanın satır aralarında gizlenmiş sinsi bir zihin işgali ni alkışlıyorlar mı?

Dostoyevski kimdi?

Sadece bir romancı mıydı? Hayır. O bir, acemi de olsa, biraz da göreceli bir “psikolojik harp uzmanıydı.” Kelimeleri silah, karakterleri siperdi. Kalemiyle Rus halkını uyandırdı, düşmanlarını hedefe koydu, imparatorluk hayallerini besledi. Bir mektubunda şöyle diyordu:

“Rusya’nın görevi, tüm Slav halklarını birleştirmek ve onları Türk boyunduruğundan kurtarmaktır. İstanbul bizimdir, olacaktır. Boğazlar Rus toprağıdır.”

(Dostoyevski, “Bir Yazarın Günlüğü”, 1877)

Sadece Türkler değil, tüm dünya onun hedefindeydi:

“Almanlar köledir, İngilizler sahtekâr, Fransızlar özentidir. Slavlar ise yücedir. Biz, Tanrı’nın gerçek milletiyiz.”

(Bir Yazarın Günlüğü, Şubat 1877)

Bu sözler bir yazarın sıradan satırları değildir. Bunlar, kültürel bir işgalin manifestosudur. Dostoyevski, Rusya’nın dünyaya yayılması gerektiğini savunmuş, Batı’nın yozlaştığını, Rus ruhunun ise ilahi bir misyon taşıdığını iddia etmiştir. Onun edebi kahramanları üzerinden Slavcılığı kutsaması, Batı’ya karşı psikolojik bir savaşın taşlarını döşemektir.

“Gerçek savaş, kelimelerle başlar. Kurşunlardan önce zihinler hedef alınır.”

@stratejivefikirler

Peki, biz ne yapıyoruz? Dostoyevski Günleri düzenliyoruz. Onun kitaplarını “derinlikli psikoloji” diye pazarlıyoruz. Oysa satır altlarında şunu haykırıyor:“Boğazlar bizimdir!” Ve biz bu sesi, alkışlarla duyuruyoruz.

“Bir millet, düşmanının bayrağını bir yazarın cümleleriyle kendi zihinlerine taşımaz, taşımamalıdır.”

@stratejivefikirler

Dostoyevski’nin gerçek niyeti, Rus kültürünü edebiyat üzerinden dünyaya yaymak, halklara Slav şuurunu aşılamaktı. Bugün bazı Batı üniversitelerinde onun eserleri hâlâ “kültürel yayılma aracı” olarak okutulmaktadır. Peki ya biz? Ömer Seyfettin gibi Türk milliyetçilerini unutturuyoruz. Neden Ömer Seyfettin Günleri yok? Neden bizim çocuklarımız, düşmanların yazarlarıyla büyüyor?

“Kültürel teslimiyet, zihinlerde başlar; bayrak düşmeden önce alfabe düşer.”

@stratejivefikirler

Dostoyevski, Rusya’nın manevi cephaneliğidir. O cephaneliği alıp raflarımıza, sahnelerimize, müfredatlarımıza yerleştirmek akıl tutulması değilse nedir? Bunun adı, farkında olmadan işgale katkı sağlamaktır.

“Zehir, altın şişede sunulursa panzehir zannedilir.”

@stratejivefikirler

Bu yazı, Dostoyevski’nin edebi değerini inkâr etmek için değil, onun ardına gizlenmiş niyetleri ifşa etmek içindir. Edebiyatı bir kılıf yapanlara değil, içlerindekileri göremeyenlere sesleniyorum.

“Bir roman, sadece hikâye değil; bazen bir milletin hedef haritasıdır.”

@stratejivefikirler

Ey Türkiye, Dostoyevski’yi değil,Ömer Seyfettin’i konuş! Türk çocuklarını, Türk kalemleriyle büyüt!

Gürkan KARAÇAM

#dostoyovski #rus #zihin #psikolojikharp

Yorumlar

Yorum bırakın