“Bazı kapılar açılmaz, sadece çağırır… Cesareti olan içeri girer, aklı olan bir daha bakmaz.”
@stratejivefikirler
Sessiz Satranççı, gece yarısı Ankara’da eski bir posta binasının arka koridorundaydı. Binanın yüzeyi dökülmüş sıvalarla doluydu, ama içindeki bir taş…Yüzlerce yıldır bekliyordu. Onun adı Taş Kapıydı. Bir yeraltı geçidinin, bir belleğin ve bir oyunun girişiydi. Kapının üstünde eski Türkçe ile işlenmiş bir cümle vardı:“Beni açan, gölgesini bırakır.”
Kapının ardında onu bekleyen ne dosyalar, ne planlar, ne de silahlar vardı. Onu bekleyen, unutturulanlardı. Sistemin uğruna harcadığı, kalemi kırılan ama davası bitmeyenlerdi. İçeri girdiğinde ışıklar yanmadı. Sadece duvarda bir ses yankılandı: “Bu bir test değil, vedadır. Kendi geçmişinle yüzleşmeye cesaretin var mı?”
Sessiz Satranççı, duvarda bir pano buldu. Her biri devletin gizli hafızasında saklanmış 12 ismi gösteriyordu. Hepsi bir zamanlar “Süper Güç Türkiye” hayalinin parçalarıydı. Ama ya suikaste kurban gitmiş, ya ihraç edilmiş, ya da akıl hastanesine gönderilmiştiler. Hepsi bir sessizlikle silinmişti. Ve şimdi bir ses, ona diyordu: “Sıra sende. Ya sen de susturulacaksın…Ya da onlar gibi unutulmaz olacaksın.”
“Güç, kalabalıkla değil, kararlılıkla inşa edilir. İlk taşı atan değil, son taşı koyan hatırlanır.”
@stratejivefikirler
Kapının sonunda onu bir şifreli kitap bekliyordu. Kapağında tek bir kelime yazıyordu: “NİHAVEND“
Bu bir melodi değildi. Bu, yeni bir operasyonun adıydı. Ve o anda anladı ki: Bu taş kapı bir başlangıçtı. Ama sonuna yürüyen birinin ayak sesleri çoktan duyulmuştu…
Gürkan KARAÇAM
#sessizsatrantçı #gürkankaraçam

Yorum bırakın