Bölüm 1: Devletin Dilsiz Aynası

“Gerçeği görecek kadar akıllıysan, susturulacak kadar tehlikelisin.”

@stratejivefikirler

Kocaeli’nin çeperlerinden birinde, kalabalığın ortasında büyüdü. Ama hiç kimseye benzeyerek değil. Konuşmayan, susmayan, sadece düşünen bir çocuktu. Küçücükken bile fark ettiğini söyleyemediği şeyler vardı. Dizlerinin bağı çözülmüştü ilk ihaneti fark ettiğinde. Bir “danışıklı dövüş”te, devlete ait olduğunu sandığı her şeyin yalnızca birilerine ait olduğunu anlamıştı. O gün bir şey yazmıştı zihnine:

“Kimin sesi varsa onun hakkı var bu toprakta. Aklı olan ise sadece izler…”

@stratejivefikirler

Lise yıllarında bir grup oluşturmuşlardı. Zeki çocuklardı hepsi, saf ve milliyetçi… Birbirlerine “Yarın’ın Aklıyız” derlerdi. Ama sonra tek tek ya yok oldular ya da susmakla terbiye edildiler. Biri iftirayla okuldan atıldı, biri gözaltında dövüldü, biri yurtdışına kaçmak zorunda kaldı. Ve o, her defasında sustu. Ama hiçbir zaman unutmadı. Her suskunluk sonrası defterine yeni bir söz kazıdı:

“Bazı insanlar hain değildir, sadece devlete fazla akıllı gelir.”

@stratejivefikirler

Yönünü Değil, Niyetini Değiştirdi

Üniversite diplomasını aldı ama törene gitmedi. Kendisini devletin kadrolarında görmüyordu artık. Çünkü orada yalnızca dalkavuklara yer vardı. Önce selam verip sonra tokat atan adamlar, kürsülerde vatan anlatıyordu. Onlar konuşuyordu. O ise not alıyordu. Notlarının arasında şöyle bir satır vardı:

“Zekânı gösterdiğin ölçüde dışlanırsın. Çünkü aptalların saltanatı sessizliği sever.”

@stratejivefikirler

Kırılma

Bir gece… Uykusuz geçen bir gecede, telefonuna düşen bir haberle titredi elleri. O gruptan son kalan arkadaşıda görevinden alınmıştı. Sebep: “Üstün performans gösterip dikkat çekmek.” İşte o cümleydi kıvılcım. Bir kibrit yaktı zihin duvarlarının içinde:

“Kendi devletinde düşman sayılmak, dış düşmandan daha utanç vericidir.”

@stratejivefikirler

İlk Taş

Üniversiteden sonra küçük bir araştırma merkezine sığındı. Maaşı düşüktü, ama bilgi yüksekti. Sessizce dinledi, inceledi, arşivledi.Ve ilk defa devletin iç çürümesini belgeleyen bir rapor hazırladı. Sunmadı. Paylaşmadı. Sadece sakladı. Çünkü o artık bir gazeteci, akademisyen ya da analist değildi. Bir görevliydi. Ama devletten değil… Milletin unutulmuş aklından görev almış, adı olmayan bir savaşçı.

Bölümün Sonu

O gece, çantasında taşıdığı defterin arkasına şunu yazdı:

“Benim görevim görünmek değil, unutturulanı hatırlatmak.”

@stratejivefikirler

Ve sonra kafasını kaldırıp yıldızsız gökyüzüne baktı:“Bir yıldız yakmam gerek bu karanlığa. Ama önce sessizce tahtaya oturmalıyım. Çünkü bu milletin satranççısı hiç olmadı.”

Bölüm 2: “İkinci Hamlede Mat” çok yakında.

Devletin bilinmeyen arşivlerine giren Sessiz Satranççı, ilk büyük operasyonun tohumlarını atıyor. Ama o da henüz bilmiyor: İçeride bir düşmanla değil, bir ayna ile karşılaşacak…

Gürkan KARAÇAM

Yorumlar

Yorum bırakın