Sadakat, doğru yönlendirildiğinde bir erdemdir; insani değerlere bağlı kalındığında bir şeref nişanıdır. Ancak sadakat, sorgusuz itaatle birleştiğinde felaketin habercisidir. Çünkü insanlar hata yapar, yanlış çıkarımlar yapar, iyi niyetle bile olsa yanlış sonuçlara yol açabilirler. Bir insanın, bir liderin, bir ideolojinin veya bir kurumun her zaman doğru olacağını düşünmek, aklı ipotek etmekten başka bir şey değildir. Tarihte, kör sadakatle hareket edenler değil; hakikatin peşinde koşanlar kazandı.
Tarihten Kör Sadakatin Getirdiği Felaketler
Kör sadakatin toplumsal, siyasi ve ekonomik sonuçları sayısız örnekle tarihe kazınmıştır. İşte bazıları:
1. Osmanlı’nın Çöküşüne Giden Yolda Kör Sadakat
Osmanlı Devleti’nin son döneminde padişaha ve devlet yönetimine körü körüne bağlılık, çöküşü hızlandırdı. Özellikle 19. yüzyılda, devlet adamlarının “padişah iradesi her şeyin üstündedir” anlayışı, hatalı kararların sorgulanmasını engelledi. Örneğin: 1. Dünya Savaşı’na giriş kararı, birkaç kişinin inisiyatifiyle alındı. Dönemin sadık paşaları, sorgulamadan Almanlarla ittifak kurdu ve Osmanlı, dört bir yandan parçalanmaya başladı. Eğer devlet adamları akıllarını kullanarak farklı çözümler üretebilseydi, belki de imparatorluk bu kadar hızlı çökmezdi.
“Şahıslara sadakat, devleti değil; sadece o şahısları yüceltir.”
@stratejivefikirler
2. Nazi Almanyası: Kör Sadakatin Kanlı Sonucu
Adolf Hitler’in Almanya’sı, kör sadakatin en yıkıcı örneklerinden biridir. Nazi Partisi içinde lider kültü o kadar kutsallaştırılmıştı ki, generaller ve bürokratlar en mantıksız emirleri bile sorgusuz yerine getirdi. Örneğin: 2. Dünya Savaşı’nın sonlarında, Hitler’in askeri hatalarını gören generaller dahi ona sadakat yemini etmişti. Hataları dile getirmek, “hainlik” sayılıyordu. Sonuç? Almanya büyük bir yıkıma uğradı, milyonlarca insan öldü.
“Kitlelerin sadakati, tiranların en büyük sermayesidir.”
@stratejivefikirler
3. Stalin ve Kör Sadakatin Getirdiği Korku Düzeni
Josef Stalin döneminde, Sovyetler Birliği’nde partiye duyulan kör sadakat milyonlarca insanın hayatına mal oldu. Parti içindeki herkes, en küçük eleştirinin bile ölüm anlamına geldiğini biliyordu. Örneğin: Stalin’in sadık bürokratları, onun paranoyak tasfiyelerine sorgusuz destek verdiler. 1930’larda milyonlarca insan “halk düşmanı” diye sürgüne gönderildi ya da infaz edildi. Gerçekte, bu insanlardan birçoğu sadece Stalin’i sorgulama cesareti gösterenlerdi.
“Korkuyla beslenen sadakat, en büyük zulmün kapısını açar.”
@stratejivefikirler
4. Büyük Şirketlere Sadakat: Kapitalizmin Kör İtaati
Kör sadakat, sadece siyasetle sınırlı değildir. Büyük şirketler de insanları sadık müşterilere ve çalışanlara dönüştürerek onları farkında olmadan sömürür.
a) Sadık Çalışan Sendromu
Şirketler, çalışanlarını “aile” kavramıyla bağlayarak onlardan fedakârlık bekler. Ancak bu fedakârlık genellikle tek taraflıdır. Örneğin: Enron, 1990’larda ABD’nin en büyük enerji şirketlerinden biriydi. Çalışanları şirkete körü körüne bağlıydı, çünkü yönetim onlara kendilerini “bir ailenin parçası” gibi hissettiriyordu. Ancak 2001’de şirketin finansal sahtekârlık yaptığı ortaya çıktı. Enron çöktüğünde, sadık çalışanlarının çoğu işsiz ve beş parasız kaldı.
“Şirketler sadakati över, ama kriz anında ilk sadık çalışanlarını feda eder.”
@stratejivefikirler
b) Sadık Tüketici Tuzağı
Markalar, sadık müşteri yaratmak için psikolojik manipülasyon teknikleri kullanır. Örneğin: Apple hayranlarını düşünelim. Apple’ın çıkardığı her yeni ürün, geçmiş versiyonunun çok küçük değişiklikler yapılmış hali olsa da, sadık müşteriler kuyrukta bekleyerek bir servet harcar. Çünkü Apple, marka sadakatini “bir yaşam tarzı” haline getirmiştir. Ancak aynı sadık müşteriler, Apple’ın işçi sömürüsü yaptığını öğrendiğinde bile bu gerçeği görmezden gelirler.
“Markalara sadakat, cebini boşaltırken aklını da ipotek etmektir.”
@stratejivefikirler
5. Emperyalizmin En Büyük Silahı: Kör Sadakat
Emperyalist güçler, tahakküm kurmak istedikleri toplumlara kör sadakati dayatarak onları manipüle eder. Örneğin: Afrika’da bazı ülkeler, eski sömürgecilerine sadakatle bağlı kaldıkları için hâlâ onların ekonomik ve siyasi tahakkümü altındadır. Fransızca konuşan Afrika ülkelerinin büyük kısmı, Fransa’ya ekonomik bağımlılıktan kurtulamamıştır.
“Düşünmeyen bir toplum, çok hızlı fethedilir.”
@stratejivefikirler
Sadakatin Doğru Adresi: Hakikat ve Adalet
Sadakat, sadece kişilere yönlendirildiğinde yıkıcı bir silaha dönüşür. Oysa sadakatin yönelmesi gereken tek şey, hakikat ve adalettir. İnsan, şahıslara değil, değerlere sadık olmalıdır. Bir lider ya da fikir yanlış yaptığında, ona sadık kalmak değil, yanlışını düzeltmek için mücadele etmek erdemdir. Çünkü tarih, lidere sadık olanları değil, hakikate bağlı kalanları yazar.
“Sadakat, şahıslara değil, hakikate olduğunda insanı özgürleştirir.”
@stratejivefikirler
Sonuç: Akıl ve Vicdanı Özgürleştirmek
O halde, birey olarak ne yapmalıyız?
1. Sorgulamalıyız. Bir fikri ya da lideri desteklesek bile, onun hatalarını görebilmeli ve eleştirebilmeliyiz.
2. Tahakküme karşı durmalıyız. İnsan aklının özgürlüğü için her türlü baskı ve propaganda mekanizmasına karşı uyanık olmalıyız.
3. İlkelere sadık kalmalıyız. Adalet, merhamet, hakikat ve vicdan gibi değerleri her şeyin üstünde tutmalıyız.
Eğer özgür bir birey ve güçlü bir toplum olmak istiyorsak, düşünmeyi, sorgulamayı ve yanlışın karşısında durmayı bir borç bilmeliyiz.
“Hakikate sadakat, insanı ölümsüzleştirir.”
@stratejivefikirler
Gürkan KARAÇAM

Yorum bırakın