Dünya tarihine yön veren ailelerden biri olan Rockefeller Hanedanı, finans, enerji ve siyaset sahnesinde yüzyılı aşkın süredir etkin rol oynuyor. Amerika’nın petrol imparatorluğu olarak başlayan bu serüven, bugün küresel ölçekte bir ekonomi ve güç ağının temel taşlarından biri haline gelmiş durumda. Ancak bu servetin ardında sadece ticari deha değil, stratejik oyunlar, siyasi müdahaleler ve küresel sömürü mekanizmaları da var
1. Rockefeller Servetinin Temelleri: Petrol ve Tekelleşme
John D. Rockefeller, 19. yüzyılın sonlarında Standard Oil şirketini kurarak Amerikan petrol endüstrisinin tartışmasız lideri haline geldi. Rekabeti yok etmek, fiyatları kontrol etmek ve hükümetleri yönlendirmek amacıyla şirketini aşama aşama devasa bir tekelleşme modeline dönüştürdü.Öyle ki, 1911 yılında ABD Yüksek Mahkemesi, Standard Oil’i anti-tekel yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle parçalara ayırmak zorunda kaldı. Ancak bu, Rockefeller için bir son değil, servetini daha da büyütmek için yeni bir başlangıç oldu. Standard Oil’in parçalanması, Exxon, Chevron, Mobil gibi bugünün dev petrol şirketlerini doğurdu ve Rockefeller ailesi bu yeni şirketlerde de güçlü hissedar olarak kaldı.
“Rakiplerini ortadan kaldıran değil, rakiplerini yöneten dünya sahnesine hükmeder.”
@stratejivefikirler
2. Finansın Efendileri: Rockefeller & Rothschild İlişkisi
Rockefeller ailesinin en büyük rakibi ve aynı zamanda en büyük müttefiki, Avrupa’nın köklü finans ailesi Rothschild Hanedanı oldu. Rothschildler Avrupa’da finansı kontrol ederken, Rockefeller’ler Amerika’da petrol ve sanayi üzerinde hakimiyet kurdu. Ancak iki hanedan, düşman gibi görünen ama aslında küresel düzeni birlikte şekillendiren iki ortak olarak hareket etti. 1913’te kurulan ABD Merkez Bankası (Federal Reserve – FED), bu ortaklığın en büyük meyvesiydi. FED’in hissedarları arasında Rothschild ve Rockefeller sermayesi hep vardı. Bu sayede, Amerikan ekonomisinin para arzını ve faiz oranlarını doğrudan yönlendirebilme gücüne eriştiler.
“Para, yalnızca zenginliği değil, iktidarı da satın alır.”
@stratejivefikirler
3. Birleşmiş Milletler: Rockefeller’lerin Küresel Oyun Sahası
Rockefeller ailesi, küresel düzeni yönlendirmek için sadece finansal güce değil, aynı zamanda diplomatik ve siyasi enstrümanlara da yatırım yaptı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Birleşmiş Milletler (BM), Rockefeller’lerin küresel nüfuzunu pekiştirdiği en önemli yapılardan biri oldu. Bugün New York’ta bulunan BM Genel Merkezi’nin arazisi, David Rockefeller tarafından bağışlanmıştı. Bu bina, görünüşte küresel barış ve diplomasi merkezi gibi lanse edilse de, gerçekte Rockefeller hanedanının küresel çıkarlarını yönlendirdiği bir merkez olarak çalıştı. BM’nin en önemli organlarından biri olan Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Rockefeller ailesinin sağlık alanındaki yatırımlarıyla paralel politikalar geliştirdi. Aile, tıp ve ilaç sektöründe dev yatırımlara sahipken, WHO’nun küresel sağlık politikalarını belirlemesi tesadüf değildi.
“Bağış gibi görünen hamleler, büyük oyunların maskesidir.”
@stratejivefikirler
4. Rockefeller ve Küresel Sömürü Mekanizması
Rockefeller hanedanı, sadece enerji ve finans alanında değil, tarım, sağlık, eğitim ve medya sektörlerinde de devasa yatırımlara sahip oldu. Bu sayede, dünya nüfusunu ekonomik ve sosyal düzlemde kontrol edebilir hale geldiler.
Tarım: Monsanto gibi genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) üreten şirketler üzerinden küresel gıda tedarik zincirini ele geçirdiler.
Eğitim: Harvard, Princeton ve Yale gibi okullara yapılan büyük bağışlarla gelecek nesil elitleri kendi çıkarlarına göre eğittiler.
Medya: CNN, ABC, The New York Times gibi dev medya kuruluşlarının hissedarları arasında yer alarak küresel algıyı şekillendirdiler.
“Kitleler, yalnızca kendilerine sunulan bilgiyi doğru kabul eder.”
@stratejivefikirler
Sonuç: Rockefeller Hanedanının Geleceği
Rockefeller ailesi, 21. yüzyılda doğrudan isimleriyle ön planda olmasa da, kurdukları sistem sayesinde dünyayı kontrol etmeye devam ediyor. Bugün, Bilderberg Grubu, Trilateral Komisyon ve CFR (Council on Foreign Relations) gibi organizasyonlar aracılığıyla dünya siyasetini, finansal sistemleri ve askeri dengeleri yönlendirmeye devam ediyorlar.
Peki, bu düzen kırılabilir mi? Küresel sermaye düzenine karşı milli ekonomilerini güçlendiren, bağımsız finansal sistemler kuran ve stratejik hamlelerini zekice planlayan milletler bu oyunu bozabilir. Ancak bu, uzun soluklu ve derin strateji gerektiren bir mücadeledir.
“Oyunun kurallarını değiştirmek, oyuncuları alt etmekten daha güçlü bir hamledir.”
@stratejivefikirler
Gürkan Karaçam

Yorum bırakın