“Özgürlüğün Çürüyüşü, Medeniyetin Düşüşüdür.”
@stratejivefikirler
Batı dünyası yüzyıllardır kendini özgürlük, demokrasi ve insan hakları gibi kavramlarla tanımladı. Ancak bugün geldiğimiz noktada bu kavramlar, içi boşaltılmış, anlamını yitirmiş ve yozlaşmanın kılıfı haline gelmiş durumda. Avrupa ve Amerika’da bireysel ahlaki çöküş, toplumsal erozyona dönüşerek Batı medeniyetini derin bir krize sürüklüyor.
Bireysel Çöküş: Bencillik, Boşluk ve Bağımlılık
“İnsanı özgür bıraktıklarını sananlar, onu köleleştirmenin en kurnaz yolunu bulmuşlardır.”
@stratejivefikirler
Batı’da birey özgürleştiğini sanarken, aslında en derin esarete sürükleniyor. Peki, nasıl?
Aile kurumu çöktü: Batılı gençler artık evlenmiyor, çocuk yapmıyor. 2023’te ABD’de doğum oranları tarihin en düşük seviyelerine geriledi. Avrupa’da birçok ülkede nüfus yaşlanıyor, toplumsal dinamizm yok oluyor.
Cinsiyetsizlik kaosu: Artık insan biyolojisini bile inkâr eden, akıl dışı bir akım var. Bir çocuğa “Kız mısın, erkek misin?” diye sormak bile bazı ülkelerde “suç” sayılıyor. Kadın ve erkek kavramları silinirken, insan doğasına aykırı yüzlerce kimlik uyduruldu.
Madde bağımlılığı salgını: ABD’de fentanil krizi kontrolden çıktı. 2023’te uyuşturucudan ölenlerin sayısı, birçok savaşın kayıplarını geçti. Avrupa’nın büyük şehirlerinde sokaklar uyuşturucu bağımlılarıyla doldu.
Yalnızlık salgını: Japonya’dan İngiltere’ye kadar “yalnızlık bakanlıkları” kuruldu. Çünkü insanlar artık birbirleriyle konuşmuyor, gerçek bağlar kuramıyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, gençlerin büyük bir kısmı “bir dostunun olmadığını” düşünüyor.
Toplumsal Çöküş: Değerler Erozyonu ve Kaos
“Bir toplumu yıkmanın en hızlı yolu, önce ahlakını çökertmektir.”
@stratejivefikirler
Bireysel çürüme, doğal olarak toplumsal kaosa dönüşüyor.
Suç patlaması: ABD’de büyük şehirlerde gasp, tecavüz ve cinayet oranları rekor seviyelerde. Avrupa’da Paris, Londra ve Berlin gibi şehirlerde sokak çeteleri polisle savaşır hale geldi.
Geleneksel değerlerin yıkımı: Aile, din ve millet kavramları “baskıcı” olarak yaftalanıyor. Ancak yerine konulan hiçbir şey yok. Ortaya çıkan boşluk, nihilizm ve anlamsızlık ile doluyor.
Medyada yozlaşma: Netflix, Hollywood ve Batı’nın popüler kültürü, ahlaki yozlaşmayı pompalıyor. Çocuklara ve gençlere sürekli olarak sapkın yaşam tarzları “özgürlük” diye sunuluyor.
Göç krizi: Avrupa, kontrolsüz göçle birlikte kendi kimliğini kaybediyor. Birçok Batılı şehirde artık yerli halk bile azınlık konumuna düştü. Kültürel çatışmalar her geçen gün artıyor.
Ticari Dolandırıcılık: Fırsatçılığın Normalleşmesi
“Ahlaksız insan için fırsat, kazançtır; erdemli insan için ise sınavdır.”
@stratejivefikirler
Ahlaki yozlaşma sadece bireysel ve toplumsal düzeyde kalmadı, artık ekonomi ve ticarette de kendini gösteriyor. Batı’da “serbest piyasa” adı altında yürütülen sistem, artık organize bir dolandırıcılığa dönüşmüş durumda.
Fiyat oyunları: Amerika ve Avrupa’da pandemiyle birlikte başlayan tedarik zinciri sorunları, fırsatçıların elinde kazanç kapısına dönüştü. Örneğin, ABD’de bir koli yumurtanın fiyatı 2021’de 1.50 dolarken, 2023’te 6 doları geçti. Ama yumurta üretimi azalmadı, maliyetler dramatik şekilde artmadı. Tek sebep: Açgözlülük.
Kiralardaki astronomik artış: Londra, Paris ve New York gibi büyük şehirlerde kiralar, gerçek gelir seviyelerinin çok üzerine çıktı. İnsanlar artık maaşlarının %70-80’ini kiraya veriyor.
Yapay kıtlık stratejisi: Gıda ve teknoloji sektörlerinde büyük firmalar, stokları sınırlayarak fiyatları şişiriyor. Örneğin, çip krizi bahanesiyle elektronik cihaz fiyatları katlandı, ancak üretim devam etti.
Lüks markaların oyunu: 2022’de Fransa’da ünlü bir moda markası, satılmayan çantaları yakarak “değer kaybını önleme” politikası uyguladı. Çünkü piyasada az ürün olması, fiyatları yükseltiyordu.
Sözde Aydınların Ahlak Manipülasyonu
“Gerçeği söylemek cesaret ister. Yalan ise sistemin anahtarıdır.”
@stratejivefikirler
Bugün ekranlarda, gazete köşelerinde ve sosyal medyada bazı “aydın” olarak tanıtılan isimler, Müslümanları ahlaki açıdan küçük düşürerek gayrimüslimleri erdem timsali gibi sunmaya çalışıyor. Peki, bu üç şekilde nasıl açıklanabilir?
1. Fark edilme ve popülerlik ihtiyacı: Özgün bir fikir üretemeyen kişiler, sırf dikkat çekmek için İslam’a ve Müslüman toplumlara saldırıyor. Kendilerini Batı’nın gözünde “modern” ve “aydın” göstermek için kendi kültürlerine hakaret etmeyi marifet sayıyorlar.
2. Güdümlü hizmetkârlar: Bazıları ise Batı’nın medya ve akademi üzerindeki etkisiyle farkedilmek arzusuyla birlikte sistemli bir propagandanın parçası oluyor. Hedefleri, İslam dünyasında kimliksiz, Batı’ya bağımlı bir nesil yetiştirmek.
3. Cahillik ve bilgisizlik: Çoğu, Batı’nın ahlaki çöküşünü bilmediği için sahte bir erdem tablosu çiziyor. Uyuşturucu, suç, aile çöküşü gibi Batı’nın kanayan yaralarını görmezden geliyorlar.
Siyasi hesaplar, kişisel intikam, itibar avcılığı ya da başka başka şeyler de olabilir tabi…
“Düşmanı ortak olmayanın, savaşı ortak değildir.”
@stratejivefirler
Ahlakın İçini Boşaltan Küresel Elitler
“Kavramları çalanlar, insanları yönetenlerdir.”
@stratejivefikirler
Dünyada iyi Hristiyan, iyi Müslüman, iyi Yahudi, iyi Budist ya da iyi ateist olmak mümkündür. Ancak bugün yaşanan ahlaki çöküş, dinleri ya da inanç sistemlerini sorgulamanın ötesinde, iyi insan olmanın itibarsızlaştırılmasıdır. Küresel elitler, kavramların içini boşaltarak insanları kimliksizleştirme, ruhsuzlaştırma ve yönlendirilmesi kolay varlıklara dönüştürme stratejisini kusursuz bir şekilde işletiyorlar. Bunun sonucunda, toplumlar inançlarını, ahlaklarını ve değerlerini kaybettikçe kontrol edilebilir hale geliyor. O halde bu yozlaşmayla nasıl mücadele edilmeli?
İyi olanı öne çıkarmak: Mücadele, bireylerin veya toplumların dinlerini ya da ahlak anlayışlarını sorgulamak ya da yargılamakla değil, onların iyi yönlerini daha fazla ön plana çıkarmakla kazanılır. İyinin kanıksanmasını sağlamak: Kötülüğü sürekli eleştirmek yerine, iyi örnekleri yaygınlaştırmak ve erdemli davranışları özendirmek daha güçlü bir etki yaratır. Unutmayın: İyiler göründükçe, kötüler kaybolur.
Son Söz ve Gelecek Hafta “İnsan, yalnızca bir isim mi; yoksa büyük bir anlam mı?”
Bu yazıda, yozlaşmanın bireyden topluma, ekonomiden medyaya kadar nasıl yayıldığını inceledik. Ancak büyük soruyu hala sormadık: İnsan olmak ne demektir? Önümüzdeki hafta, “İnsan Olmak” başlıklı yazımızda bu sorunun derinliklerine ineceğiz. Hazır olun. Çünkü bazı cevaplar, insanı hiç beklemediği yerlere götürür…
Gürkan KARAÇAM

Yorum bırakın